25 Şubat 2016 Perşembe

HOCALI ERMENİ KATLİAMLARI 24 YIL

TEFEKKÜR  -

Dursen Özalemdar 
             
HOCALI

ERMENİ KATLİAMLARI  24.YIL


İnsanlık, Tarihi ve tarihi, İbret alınması gereken olaylarla doludur. Geçmişini bilmeyen milletlerin, gelecekleri olmayacağı hakikati her zaman önümüzdedir. 40 yıla yakın bir zamandar ülkemizde yoğun bir şekilde ortaya çıkartılan PKK TERÖRİZMİ nin , UYUŞTURUCU, KADIN TİCARETİ-HER TÜRLÜ KAÇAKÇILIK-SİLAH KAÇAKÇILIĞI-SUİKAST-SABOTAJ –MASUM İNSANLARI ÖLDÜRME-KÜRT HALKLARI ÜZERİNE BASKI VE KATLİAM – BÖLGENİN KALKINMASINI ENGELLEMEK, olarak görülmektedir.
Kökeninde ERMENi kimlikli kişilerin ÖNDERLİGİ nde oldugu görülen bu olaylar, Bir kandırmaca ile KÜRT haraketi olarak sunulmakta. Kardeş, Kürt halklarımız kandırılmaktadır. 


 1915 te, ERMENİ’ lerce  2 milyon MÜSLÜMAN’ın vahşi şekillerde öldürülmesinden, 1973-1984 yıllarında ERMENİLERCE katledilen 41 DİPLOMATIMIZDAN, yaralanan 100  lerce vatandaşımıza. 30 yılı aşkındır, Kürt kimliğindeki ERMENİ PKK. lıların katlettiği 30 bini aşkın vatandaşlarımızla ortada dır.

Kardeş AZERBEYCAN’ın KARABAĞ bölgesindeki katliamlardan, 26.02.1992 de, HOCALI’ DA, 981 Azeri Türkü’nün KATLEDİLİŞİ 56 HAMİLE KADININ KARINLARININ YARILARAK ÖLDÜRÜLMESİ vahşeti karşısında sessiz duran KANI BOZUKLARIN seslerinin başka türlü çıktığıdır.


İŞTE HOCALI KATLİAMI. .

“Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan Ermeni, YAZI TURA atıyordu. Bu kanlı kumarı 100 yıl evvel Osmanlı topraklarında, Kars’ta, Ağrı’da, Van’da, Erzurum’da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın’da bir yaprak gibi titriyordu. Elbiseleri yırtılmış, Şubat soğuğunda ayakları çıplaktı. Ermenilerin iri kıyımlı olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı Otomatik tüfeğin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkarırken, diğer Ermeni, elindeki demir parayı havaya attı.  (Kız-mı, oğlan-mı) - Kız. Bu cevabı üzerine, oğlan diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamle ile yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürümüş gözleri, bebeğin kasıklarına kilitlendi.  (sen kazandın yoldaş)  Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek. Annesi besleyecek elbette. Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırır. Çocuğa meme ver. . . 

Aynı dakikalarda Hocalı nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın BAŞINI kale direği yapmışlar. Top arayışına girmişlerdi. Başı traslı bir çocuk getirdiklerinde, Ermeni çeteci sevinçle bağırdı. (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak, kanlı kadın başları ile işaretlenmiş kaleye gol atmaya çalışıyorlardı.

Bu olay bundan tam yirmi dört yıl evvel, yaşandı. Rus ve Ermeni işbirliği ile gerçekleştirilen Hocalı katliamından, HABERİNİZ VAR mı? Türk’e ZEHİR KAN diyen HRANT’ DİNK için,”HEPİMİZ HIRANT’ız ERMENİYİZ diye Ülkemiz caddelerinde yürüyüş düzenleme ve haykırma cesareti gösterenlerin,  Müslüman TÜRK’lerin katledilişlerine, gizlendikleri inlerinde kıs kıs gülerek, Hrant gibi FIRAT ismi alarak, PKK eylemleri içinde bulunmaları bizden olmadıklarının açık belgesi değil mi?


Bu gün güneydoğuda, dünü bilmeyen bir nesil ‘in, PKK – ERMENİ işbirliği içine girerek VATANA İHANET etmeleri, Meclis içine kadar girebilmeleri, Bu milletten maaş almalarının izahının olmadığıdır. BU TABLOLAR tarihi anlatılmayan bir milletin KARA SAYFALARIDIR. . . 

21 Şubat 2016 Pazar

iİLİM KENDİN BİLMEKTİR

TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar

İLİM KENDİN BİLMEKTİR 

Hayvanlar alemine baktığımızda, Her hangi bir eğitim, öğretim ve bilgi veren görünürde olmamasına rağmen, hayatlarındaki bilinçlilik, hayat şartlarına olan uyumlulukları, giyim, kuşam, yeme, içme barınma gibi ihtiyaçların. ortak şartlar içinde noksansız olarak karşılanması gerçeğini bize göstermektedir. İki yumurta, birisi tavuk, diğeri ördek. Her iki yumurtadan çıkan civcivlerin , birinin (ördeğin) suya koşarken, diğerinin (tavugun) civcivinin sudan kaçışı düşünenlere birçok şeyler anlatmıyor mu. Göçmen kuşların binlerce kilometrelik mevsimlik kıtalar arası uçuşları, Denizlerdeki balıkların, Okyanusları aşarak yavru yapacakları denizlere ulaşmaları, Pusulasız, haritasız bu seyahatları, insan akıl ve iradesinin üstündeki görünürlüğü, onları sevk ve idare eden büyük bir gücü , yaratıcıyı göstermiyor mu.

Mevlana'nın;
Allah’ (C.C) ‘I bilmeye ne hacet kure’i alem ile
İspatına yetiyor, yarattığı tek zerre bile…

Deyişinin, bu günkü Mikro bazda, Elektro mikroskoplar ile yapılan incelemelerdeki ZERRELER içinde alemi gören, Gerçek ALİM’in YARATICI mucizelerini ,ilim sahiplerinin gördükleridir.

EŞREF’ül MAHLUKAT (yaratılanların en üstünü) olan İNSAN. Kendine verilen kabiliyet ve Dünyaya gelişindeki hikmet ile, vaat edilen EBEDİ ÂLEM. AHİRET HAYATI ile müjdelenirken. Dünya hayatına, gelişi, kısa bir zaman olan DURUŞU ve EBEDİ HAYATA göçüşünü arasındaki zamanın, İMTİHAN’a tabi olduğu gerçeğini, PEYGAMBERLER ve varisleri EVLİYA, ENBİYA ve ALİMLERİN KUR’an ve SUNNET ‘e bağlı bilgilerle, İnsanlara aktardıklarıdır.

Hayvan cinsinin, otladıkları otlardaki kendilerine yarayan bitkileri seçebilmeleri, zehirli yiyeceklerden uzak durmaları, onlara fitri olarak lüzumlu bilginin verildiğidir. Hastalanan bir hayvanın, kendi derdine deva olacak, bitkiye bulup yemesi, yarasını o bitkiye sürmesi, gören ve bilenler için yüce Yaratıcının onlara verdiği ilmin kırıntılarından biridir.

İnsanlar; Habil, Kabil’den başlayan ŞEYTANA uyma , HAK YOLUNDAN sapma olayı ile,Dünya hayatındaki SIRAT’I MÜSTAKİM ve ŞEYTANİ yolların görüntüsü olmuştur. Hayvanlar FİTRİ olarak kendilerine yaramayan,otları yemezken, Zehirli Zakkum ağacının gölgesinde dahi durmazken, bir kısım insanın, Allah’ın HARAM ilan ettiği, ZARARLI olarak tarif ettiği birçok  işle meşgul olduğu, Yedikleri,içtikleri olurken, Bilgi yönünden, Şeytani yete hizmet eden, Yazar, çizer, sanal basın, film ve TV programları ile haşır neşir olduklarıdır.

Gazete sayfalarında, kimi köşe yazılarında, Rahmaniyetten uzak, Şeytaniyet ve bunu kendilerine hayat sistemi yapmış, inkârcı  ALLAH düşmanı bir kısım insanları, kendilerine REHBER alarak, fikir ürettiğini sananların, Hayvan kadar İDRAK sahibi olamadıkları gerçeğini ortaya koymaktadır.

Yunus Emre’nin ;
İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya  nice okumaktır.
Okumaktan mana ne
Kişi HAKKI bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir….


Okudum …deyipte,Hak (ALLAH) (CC) bulamayan,göremeyen,bilmeyen,gözleri olup GÖRMEYEN, Kulakları olup DUYMAYAN, ların şerrinden  ALLAH (CC) Ümmet’i Muhammed’i korusun,Amin. 

18 Şubat 2016 Perşembe

ATEŞ ÇEMBERİ

TEFEKKÜR

Dursen Özalemdar

ATEŞ ÇEMBERİ

İnsanlık kaderinin çiziminde, en etkili hatlarla yer alan TÜRKİYE, İşini nerede yarım bıraktı ise, Aradan geçen yüz yıla rağmen, aynı noktadan yoluna devam ediyor.
Bazen siz istemezsen izde KADER sizi zorlar. Bu gün ortaya çıkan, istenmeyen gibi görülen olayların, arka planında 100 yıldır UYUTULAN bir TÜRK ve İSLÂM âleminin uyandırıldığının GERÇEĞİ YATMAKTADIR.

KÂFİR Rusya ile MÜNAFIK ABD ve AB İttifakının ortaya çıktığı PKK gerçeğinde, 40 yıldırpkk İLE,  Türkiye üzerinde oynanan oyunların, gelip dayandığı Suriye meselesi ve PKK nın her gün değişen isimlerine rağmen, Terör ün aynı ile bir olduğudur.

Ankara’da, TSK Personelimize yönelik sabotaj olayında olayı, PKK nın yapmış olduğu yolundaki tespitlerin, arka planında, kimler olduğu sorusuna, muhatap aramanın OLANLAR karşısında fazla kafa yormanın lüzumsuz olduğudur. Adres belli ve muhatapları da ortadadır. DISK Genel Kuruluna katılan, Başbakan yardımcısı sayın Numan Kurtulmuş’a “KATİL DEVLET-KATİLLER HESAP VERECEK” bağırtıları ile salonu kargaşaya boğan TERÖRİST’LERİN kendi kimliklerini belirtmiş olmaları. Bu ve benzeri kuruluşların, öteden beri bilinen, TERÖRİSTLERİN, Barınma-iaşe-ibate ve Lojistik destek alma yerleri olma gerçeğiyle birleştiğidir.

Bunların  BURS-MİSAFİRHANE,OTEL ve KONUK evleri ile kimlere hizmet verdikleri, yarım asra yakın bir zamandır, bilinen bir gerçek olduğudur. Bayraklarındaki KIZIL VE SARI YILDIZ, POSTERLERİNDE MARKS-ENGELS-LENİN-MAO-HOŞİ MİNG ve GUE VERA ,KASTRO’nun yer alması, ne denli GAYRİ MİLLİ bir yol’da olduklarının kanıtı olmaktadır.

Kâfir’i anlamanın kolaylığına rağmen, Kendini İSLAM DEVLETİ olarak ilan eden, İRAN’ın MÜSLÜMANLIK İDDALARINA rağmen, Kâfirlerle birlikte ittifak halinde olması, SEN NE BİÇİM MÜSLAMANSIN sorusunu sormamızı gerektirmektedir. Bu bir GEN meselesi, Genetiğe müdahale etmek bizim dahlimiz dışında, Ancak tarihe baktığımızda, HZ. ÖMER (R.A.) iran’ı İslâm Devleti sınırlarına kattığı günden bu güne, İslâm içinde Yahudi Fitnesinden sonra, ikinci sırada yer alan, İRAN FİTNESİNİN aradan geçen 1400 yıla rağmen AYNEN DEVAM ETTİĞİDİR.

TURUVA  ATI başlığı ile evvelce yayınlamış olduğum makalemde, dile getirdiğim. AB kriterleri dahilinde, SUÇLULARA İDAM CEZASININ KALDIRILMASI hükmünün, suçların artmasında TEŞVİK EDİCİ bir faktör olduğu, ERMENİ KATLİAMLARI hakkında söz söylemenin, yazı yazmanın NEFRET SUÇLARI kapsamına alınarak AB Ülkeleri ve ülkemizde de YASAKLILIK altına alınma hikmetinin, Ne tür bir tuzağın içine çekildiğimizin göstergesi olmuştur.

TERÖRİST BAŞI APO, yu, defaatça İDAM CEZASINA ÇARPTIRAN T.C. Kanunları, Bu yolla, Suçluyu ALTIN KAFESE alıp, Bülbül gibi yıllardı BESLİYOR.BAKIM VERİYOR. SEMİZLETİYOR…5 ocak 2016 010.jpg Bunca ihanet ve Cinayetlere rağmen. .İDAM CEZASI NİÇİN GELMİYOR. Adalet yerini bulmuyor. 

7 Şubat 2016 Pazar

bize ne oldu ( 2)

TEFEKKÜR


Dursen Özalemdar

BİZE ne OLDU  (2)

100 yıl içindeki, Türk toplumunun şeklen ve fikren değişimine baktığımızda, bunların kendi kendine olan şeyler olmadığı görürüz. Padişahlıktan, Cumhuriyet sistemine geçişimiz. İNKİLAP adı altındaki zorlamalar ve BATILAŞMA gayretleri, o günden bu yana, bu günkü görüntümüz olarak kendini göstermiştir. Haram olan şeylerin alışkanlıklar haline gelmesi, Giyiniş, davranış larımızın ,Milli ve örfi değerlerimize ters düşmesi, tarih şeridinde kısa bir dönem olan bu kadar az bir  zaman içindeki, medenilik adına yapılan DEFORMASYONUN ,dedelerin,ninelerin torunlarını tanıyamama gibi bir EROZYONA ortaya çıkardığıdır.

Yapılan işler bizim insanlarımıza mal edilse de, daha evveliyatında ortaya çıkan önemli hususları bilmemiz , bizim için ne denmiş, ne yapılmak istenmiş’i bilmemizin faydalı olacağıdır. Fikrimizin GÜNCELLEŞMESİ bakımından önem arz etmektedir.  1884 yılında, İstanbul’umuzdaki Adalarda, FENER PATRİKHANESİ tarafından  açılan İKONOMOS (Papaz okulu)akademisinde ders müfredatı içinde, Türkler’le ilgili okutulan 14 maddelik telkinleri tek tek inceleyelim.
“ 1-Türk’ler ezeli bir düşman olarak Rum’lara tanıtılacaktır.
2-Türk’lerin en küçük hataları büyütülerek, Avrupa’ya duyurulacak ve uygar dünya, Türklere düşman edilecektir.
3-Türkler ekonomik bakımdan çökertilecek, bu amaçla zengin Türkler sakat ticaret yollarına götürülecek, bol faizli krediler açılacak, ağır şartlarla rehin kabul edilecek.
4-Türklerin ahlâk,milliyet,din ve gelenekleri dejenere edilecek. Bu amaçla KÜFÜRLER öğretilecek ve bu küfürlerin Türkler arasında yayılmasına çalışılacaktır. Türkler ZİNAYA ve diğer AHLAKSIZLIKLARA teşvik edilecek, Türk gençleri arasında KABADAYILIK ruhu aşılanacak ,sevgi ve saygı bağlılıkları kırılacak,aralarına ikilik sokulacak, ARGOYA benzer  BİR KÜFÜR dili Türkler arasında yayılarak milli dil ve duygular bozulacak.
Zengin Rum tüccar ve esnafı, Türk hocalara bol hediye ve veresiye vererek onları elde edecek, Hocalar içkiye alıştırılacak, Her türlü uydurma inanışlarla dini inançları saptırılacak onlara, yalan yanlış olaylar anlatılıp, Türk halkı ile hocaların arası açılacak.
5-Türk hükümranlığı baltalanacak, bu iş yavaş yavaş geliştirilip, Bizans yeniden kurulacak.
6-Türk halkı arasında sürekli olarak anlaşmazlık tohumları ekilecek. Ayaklanmalar düzenlenip zamanında aradan çekilerek, Türkler arasında kardeş kanı akıtılacak, Komiteler kurulup,Türk köyleri basılacak.
7-Bir savaş sırasında, Türk halkını sefalete götürecek her yola başvurulacaktır. Türk topraklarındaki en önemli gida maddeleri,halkın elinden hızla ve gizlice toplanıp adalara gönderilecek, buradan komşu ülkelere satılacak. Rum tüccarların ugradığı zarar, milli bankalar tarafından para olarak ödenecek.
8-Doktor ve Eczacı Rumlar, hastaları özellikle kimsesiz hastaları gizlice öldürecek. Kör,Sağır,Sakat edecek, saf dışı bırakmaya çalışacak.
9-Tarım politikasında, Türk çifçisi, ağır faizlerle toprağından mahrum edilecek. Borçların kolayca çoğalması sağlanacak, böylecek  Türklerin ellerindeki toprakları, Rum tüccarlara satmak mecburiyetinde kalacaklardır.
10-Yüksek rütbeli  devlet memurları, RÜŞVET,ZİYAFET ve hatta KADIN İKRAMLARI ile ETNİKİ ETERYA’nın (Rum Komitacıları Cemiyeti) emrine alınacak. Ancak bu işler tamamen okuldan yetişmiş PAPAZLARIN  talimatına ve okulun tayin edeceği kişilerle,bunların vereceği direktiflere göre uygulanacak.
11-Fırsat bulundukça özellikle resmi binalarda yangın çıkartılacak.Ölümlü kazalar tertip edilecek. Savaş gemilerinde yangın ve yaralar açılacak.
12-BİR İLERİ KARAKOL ve GÖZETLEME YERİ OLAN MANASTIRLARDAKİ istekler hemen yapılacak, verecekleri mektuplar, kendi işlerinden önce yerine götürülüp teslim edilecektir.
13-Bütün Rum ustaları kesinlikle Türk çırakları kullanmayacaktır. Politik düşüncelerle bir Türk almak gerekirse, Rum usta, Türk çırağı bir hizmetçi gibi kullanacaktır. Sanat öğretmiyecektir.
14-Bütün bu kurallar gizli olarak yapılacak, kurallara uymayanlar hemen, AFOROZ edilecek. Kredileri kesilecek ve Rum toplumu arasından kovulacaktır. “

90 yıl gibi yakın bir tarihde Batılı devletlerin teşviki ile ülkemizi işgal eden YUNAN’lıların, ordularının bozguna uğratıldığı 30 Ağustos 1922 çok uzak değil ! Bu tarih, bize ÇOK ŞEYLER ANLATMALIDIR.

KİN KAPISINI hala kapalı tutan,Yakın tarihte topraklarını PKK. Eğitim kampları haline getiren YUNANİSTAN’ ve FENER PATRİKHANESİ nin  bize dost olmıyacağı bellidir. FATİHİN VASİYETİNE rağmen. Kapalı tutulan AYASOFYA İSLÂM ALEMİ için GÖZYAŞI olurken, FATİH’ın BEDDUASI semalarımızda dolaşmakta,hainleri cezalandırmaktadır.


Dünden, bugüne geçişimizdeki etkenleri görerek, kendimize çeki düzen vermemiz, Milli ve Manevi değerlerimize sahip çıkmamızın zaruret haline geldiği,Yetkililere ağır yükler yüklediğidir. 

BİR ATAİZTLE SÖYLEŞİ

TEFEKKÜR

 Dursen Özalemdar 

                                
BİR ATEİZT’le ŞÖYLEŞİ


1980 li yıllarda, Avukatlık yapan bir arkadaşımın bürosuna gitmiştim. Mekan  Türkiye Samsun merkez Site Camii çevresinde idi. Günlerden Cuma idi, Cuma namazı kılınmış, ben de arkadaşa ugrayıp hal ve hatırını sorarak işime giderim düşüncesi ile büroya gittim. Adet olduğu üzere, “Selâmün Aleyküm” diyerek selam verdim. İçerde Avukat arkadaşım, bir de yaşlı bir zat bulunuyordu. Yaşlı zat pencere önünde, elinde naylon bir kağıda sarılı, mısır unlu hamsili ekmek yiyordu. Avukat “hoş geldin Derviş” karşılığı ile, evvelce örneği olmayan bir karşılama yapması, olağan dışı bir durumun olduğu kanaatini bende meydana getirdi.

Ben Avukatla, Yaşlı kişi arasında bulunan kanepeye otururken, Yaşlı Zat bana hitaben –“BEN ATEİZT ’im”dedi. Benden en az otuz, kırk yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim. Mesleğinin de Doktor olduğunu bildiğim o, zat’a, “Doktor bey ben sizi az çok tanıyorum. Mesleki kariyeriniz, Hayat tecrübeleriniz, Doktor olmak münasebetiyle İNSAN ’ı diğer insanlardan TIBBEN daha iyi tanımanızdan ötürü, Size bu ifadeyi yakıştıramadım” dedim. O ise “İSPAT ET” dedi,

Avukat’tan boş bir kâğıt rica ettim. Doktor’a kâğıdı göstererek, “Bu kağıt üzerinde herhangi bir şey görüyor musunuz” dedim. O da, “ Hayır, boş bir kâğıt” cevabını verdi. Bende kâğıt’ı önümdeki sehpanın üzerine koyarak elimdeki kalemle sadece, büyükçe bir (A) harfi çizdim. Doktor’a, “bakın, ben şimdi diyorum ki, bu (A) harfi, kendi kendine oldu, buna ne dersiniz, bunu aklınız, ilminiz kabul ediyor mu “ Doktor, “olmaz öyle şey! Onu siz yazdınız.” dedi. Ben; Sayın Doktor, “ Bir harfin dahi kendi kendine olamayacağına kanaat etmiş olan aklınıza ve ilminize rağmen, dilinizin, ben ATEİST’ im deme çarpıklığını ne izah edebilir, nede ispatlıya bilirsiniz.  

Kendi kendine oluşun veya Tesadüfen oluşu,bir tek örneğini verebilir misiniz? Bir harfin dahi kendine kendine olamayacağı İLMİ-AKLİ-NAKLİ ispatına rağmen, Milyonlarca var oluş örnekleri ile kendini ispat ettiren YARATICININ  varlığını, VAR ETTİKLERİ ile BİLME var iken, İnkâr a gitmenin, AKLI-İLMİ-GERÇEKLERİ inkâr’dan başka ne mana ifade edeceğidir.

Ergin bir insan’da 206 kemik. Kaslarla sarmalanmış 100 bin Km. uzunluğunda DAMAR. Bu damarlar içinde, günde 96.540 Km. yol yapan KAN akışı. Gün içinde 100 bin defa atan KALBİN. 30 Mt. Yüksekliğe kanı fıştırtma gücü. Günde 24.000 kez NEFES alıp, 70 yıllık ömür boyunca 294 milyon kez GÖZ KIRPAN, insanın harika yaratılışını, vücudunda 650  kas ve iskeleti ile, en mükemmel yapıdaki insanın, BEYNİNDEKİ 100 milyar sinir hücresinin, tüm vücut ta 100 TRİLYON HÜCRE’ den her saniye içinde 50 milyonunun yenilenmesi,  uzunluğu 950 Km. bulan, 5 MİLYAR KIRCAL DAMAR, DERİDEKİ 72  kilometre uzunluğundaki sinirleri de eklediğimizde, harika bir sistemin % 1 dahi olmayan aklımdaki bu bilgileri sıralayarak, BUNLARIN HANGİSİ KENDİ KENDİNE OLUŞUYOR dedim.
Doktor’a kendi anladığı dilden verebildiğim bu cevap’a ilaveten yıllardır DİN METAFİZİK bir olaydır diyerek, ALLAH’ı inkar edenler. Kendilerini EVRİM’ci-DARVİN’ci-ATEİST-Siyaseten KÖMÜNİST ve SOSYALİST  ilan edenlerin, Kadim tarih içinde, İNKARCILAR- ŞEYTANIN TAİFESİ-  KAFİR VE MÜNAFIK  olarak tanımlandığını belirtirken. Maddi unsurların yanı sıra, Tıptaki PSİKOLOJİ ilminin ne mana ifade ettiğini. RUH BİLİMİ ‘ni ,tıp’ın kabul etmiş olmasına rağmen, Görülmeyen bu konunun, Metafizik iddiası ile nasıl bağlaştırdıkları, izah edebildiklerini mümkün olmadığını sormam, sukutuna vesile olmuştu.


RABBİN (C.C.) insanlar, Hayvanlar, Bitkiler ve diğer canlı, cansız varlıklardaki tezahürleri, gözle görülüp elle tutulabilirken. Göremediğimiz ama bizle bir ve beraber olan Melek, Cin ve Şeytan gibi varlıkların mevcudiyetini hakkında bu tip insanların fikir yürütmesinin de mümkün olamayacağıdır. Hz. Adem (a.s.) itibaren binlerce, Mucize ve olağan üstü olaylarla desteklenen, Peyğamber’ lerin bilinen hayatları, Yüce Yaratıcı ALLAH (C.C.) TARAFINDAN ortaya konmasına rağmen, Kızıl denizin yarılıp geçilmesi, Tur dağındaki olağan üstü olaylar ve çöl hayatında harikalıklara rağmen, yine Şeytana uyarak Put’a tapan insanların hali ile, Günümüz teknolojisi ve ilmin açtığı milyonlarca pencereye rağmen, halâ Allah (C.C.) kabullenmeyen MAYMUN BEYİNLİLERİN  var oldugu bu günde de görülebilmektedir. 

5 Şubat 2016 Cuma

BİZE ne OLDU (1)

TEFEKKÜR

  Dursen Özalemdar


BİZE ne OLDU (1)

KURAN'I KERİM-TEVBE SURESİ 23

Ey İman etmiş olan kimseler. eğer Kâfirleri imana karşı sevip tercih etmişlerse, Babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) DOSTLAR edinmeyin.İçinizden her kim onları dost edinir ( 'de onlarla  birlikteliği CİHAD ve HİCRETE tercih eder) se, işte sana, Ancak onlar (dostluk adresini şaşırarak) zulüm işleyenlerin ta kendileridir. 


Birçok konuda olduğu gibi liyakatli insanların öne çıkamadığı, İştirakçi, işbirlikçi, adaletsiz  de olsa menfaat temin edici, kendi gurubu içinde paylaşımcı kişilerin öne çıktığı, yetki sahibi olduğu günümüz manzaraları çok çeşitli görüntüler ile önümüzde fırıldak gibi dönüp duruyor.

Hayatamızın hangi kesimi olursa olsun, bu  pencerelerden olaylara baktığımızda, çarpıklıkları görüyor , tarih şeridindeki olaylarlarla yan yana koyduğumuzda, nereden-nerelere gelmişiz deme mecburiyetinde kalıyoruz.
  
Rumlar 182O de, Eflat’ta, 1921 de de,Mora’da isyan çıkardılar. Tripolis’te 3O.OOO, Navarin’de 3.OOO Türk, erkek ,kadın çocuk yaşlı,genç çeşitli zülüm ve işkencelerle  Müslümanları katlettiler.
Dönemin Osmanlı Padişahı ikinci Mahmut Sadrazam Bender Ali Paşa’yı görevlendirerek bu ayaklanmada dahli bulunanların tespit edilmesini ve tutuklanmasını emreder.
Yapılan incelemede  dönemin FENER PATRİGİ Beşinci GREGORİUS’un evinde yapılan aramada bu ihanetlerle ilgili belgeler bulunur. Ayrıca o tarihte, Osmanlı’nın en amansız düşmanı olan, Rus Çarı ALEXANDRA’ya yazılan mektuplar ortaya çıkar. Yargılanan Patrik, halkı isyana teşvik etmek, Devlet-i Osmaniye ye ihanet etmek suçuyla idam’a mahkûm edilir. İnfaz Fener Patrikhanesinin kapısı önünde 21.Nisan.1821 günü idam edilir.  Bu olaydan sonra, Patrikhane yönetimi, aynı yerde BİR TÜRK BÜYÜĞÜ asılana kadar bu kapının kapalı tutulmasına karar verir. Bu kapı KİN KAPISI olarak bugüne kadar kapalı tutulmakta, kiliseye girişler bu kapatılan ana kapının, solundaki küçük kapıdan yapılmaktadır.
İHANET BELGESİ OLARAK, O GÜNDEN GÜNÜMÜZE BİZE İBRET VESİKASI OLARAK GÖRÜLEN PATRİGİN, RUS ÇARINA YAZDIĞI MEKTUP’ta NELER VARDI.

“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türk’ler çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve İzzet-i Nefis sahibidirler. Bu hasletleri de, DİNLERİNE bağlılıklarından ve KADERE RİZA göstermelerinden, An’anelerinin kuvvetinden, Padişahların,Kumandanlarına, Büyüklerine itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidir. kendilerini müsbet yolda sevk-ü idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe çalışkandırlar. Gayet kanaatkardırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve secaat duyguları da an’anelerine olan merbutiyetten (bağlılıktan) ahlaklarının salabetinden


 (kuvvetinden)gelmektedir. Türkler’in evvela itaat duygularını kırmak ve manevi rabıtalarını (bağlarını) kesretmek (parçalamak) dini metanetlerini zaafa uğratmak icap eder. Bunun en kısa yolu, AN-ANAT-I MİLLİYE ve MANEVİYELERİNE uymayan harici fikirler ve hareketlere onları alıştırmaktır. TÜRK’ler harici muaveneti (dış yardımı)reddeder.Haysiyet hisleri buna manidir. Velev’ki muvakkat bir zaman için zahiri kuvvet ve kudret verse de, Türkler’i harici muavenete alıştırılmalıdır. Maneviyatları sarsıldığı gün ,Türkler’i kendilernden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zahiren hakim kuvvetler önünde, ZAFERE götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir.


Bu sebeple, Osmanlı devletinin tasfiyesi için, mucerret olarak harp meydanlarındaki zaferler kafi değildir ve hatta sadece bu yolda yürümek Türkler’in, haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden,hakikatlere nufus edebilmelerine sebeb olabilir.

Yapılacak olan, Türkler’e bir şey hissettirmeden bünyelerinde bu tahribi tamamlamaktır.”denmişken.  mektuba ek, 1884 yılında, Büyük adada açılan İkonomos  Papaz akademisinde ders müfredatı olarak okutulan, “Türk’ler-i nasıl yıkarız” 14 maddelik ezberleri, içinde bulundugumuz durumu bize daha net bir şekilde göstermesi yönünden,bir daha tekrarla,Nereden-Nereye geldiğimizi ve Nereye doğru gittiğimizi  ölçümlemek için, gerçek manada tarihi bir şablon oluşturacaktır. Gelecek yazıda buluşmak ümidiyle, Sağlıkla kalmanız temennisi ile. Hoşça kalın.