TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar
BU KISSA BU GÜNLERE UYUYOR
Mevlana Hazretlerinin MESNEVİ sinde şöyle
bir kıssa var.
At üstünde giden akıllı bir kimse, uyuyan
birisinin ağzına bir YILANIN girdiğini gördü. Bunun tehlikesini bilen bu kimse,
uyuyan adama birkaç topuz vurarak uyandırdı ve ağacın altındaki çürümüş
elmaları göstererek ”bunları ye” dedi. Zorlayarak bütün çürük elmaları yedirdi.
Adam topuzun korkusundan o kadar çok elma
yedi ki, ağzından geri gelmeye başladı. Kederli adam dedi ki. “Ey yolcu! Niçin
hiç sebep yok iken bana çürük elmaları bana yedirterek zulmettin. Sana
rastlamam benim için ne büyük talihsizliktir. Ne mutlu seninle karşılaşmayana.
Bir suç ve günah işlemeden, dini olmayanlar bile bu eziyeti reva görmezler.”
Adamın böyle beddua etmesine aldırmayan
süvari. Bu defa da onu ovada durmaksızın koşturmaya başladı. O kimse uzun zaman
ağlaya ağlaya koştu. Nihayet safrası kabardı ve kusmaya başladı. İstifra
ederek, iyi kötü ne varsa içerdekilerin hepsini çıkardı. Bu arada O YILAN da
dışarı çıktı. O görünüşü korkunç karayılanın dehşetinden, adam bütün dertlerini
unuttu.
Çünkü onlar bilmiyorlar!
Dedi ki.”Meğer sen, melek gibi bir insan
imişsin veya Allahü tealânın bir rahmeti.Ne mübarek bir saatmiş ki beni gördün.
Ölecekken, benim hayatımı kurtardın. Sen, beni bir anne gibi arar dururken, ben
de senden merkep gibi kaçıyordum. Ne mutlu senin yüzünü görebilene veya her
zaman senin muhitinde bulunabilene. Senin için bu kıymetli canım feda olsun.
Ben ise sana karşı şert konuştum, küstahça davrandım.
Ey efendi! Ey şahların şahı! Sana
söylediğim kötü sözler hep bilgisizliğim sebebiyledir. Duruma birazcık vakıf
olsaydım böyle boş sözlerden elbette sakınırdım. Ey güzel huylu kimse. Vaziyeti
birazcık anlatsaydın, seni över, dua ederdim. Ey iyi huylu kimse! Lüzumsuz
delice konuşmalarımdan dolayı beni affet.
Atlı da: Eğer sana vaziyeti anlatsaydım,
korkudan ödün patlardı. Sana yılanın karnına girdiğini bildirseydim, zehirden
önce seni korku öldürürdü. İçindeki düşmanı bilseydin, ne elmayı yiyebilir, ne
de kusmak için mecalin kalırdı. Sen konuşmalarında haddi aştıkça ben içimden.
“Ya Rabbi işimi kolaylaştır “diye duâ ediyordum. Hem sebebi söylemeye ruhsatım,
hem de seni bırakıp gitmeye kudretim yoktu.
O
zaman Peygamberimizin şu duasını hatırladım.”Ya Rabbim kavmime hidayet ihsan
eyle, Çünkü onlar, hidayeti bilip bulamıyorlar.” Dertli olan kimse şükür
secdesine kapandı ve dedi ki.” Ey benim devletim, hazinem! Ey asil kimse! Senin
mükâfatını Allahû teâla versin. Zira bu güçsüz kulun teşekkür etmeye kuvveti
yok. Ey yüce er. Sana bu şükrün hakkını Allahü Teala versin. Bende ona
söyleyebilecek ne bir ağız, ne de hoş söz yok.”
Bu kıssayı bu günkü Güney doğu insanlarımız
ve PKK olayları ile karşılaştırdığımızda. KARA BİR YILAN olan PKK nın, Müslüman
KÜRT halkının içine nasıl girdiğini daha iyi anlarsınız. Topuzlu süvarinin,
çürük elmaları yedirmesi, koşuşturmasını, İstifra etmesinin, Yılanın da dışarı
çıkmasının eşleşmesinin, CİZRE olayı ile, Bölge halkının uyanışını görür,zamanların
ötesinden Mevlana HZ. lerinin bu güzel kıssa ile verdiği mesajı daha iyi
anlarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder