9 Nisan 2013 Salı

HANGİ ZAMAN AHIR ZAMAN -6-

TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar
HANGİ ZAMAN-AHIR ZAMAN -6-                                                          

İnsan hayatında, her işin aksi ile bilinmesi kaidesine binaen, İMTİHAN sırrına uygun olarak,  Deccal ve Süfyan’ın İNKARİYET ve ŞEYTANİYET faaliyetlerine cevap teşkil edecek olan, İSPATİYET cephesi de İLAHİ KANUNUN iktizasıdır.

İslâm kaynaklarında “Her asırda bir MÜCEDDİT gelecektir” hakikati ve “Müceddit’in, Yenileyici demek olması. İslâmiyet’in temel hükümler cihetinde yenilenecek bir şeyin olmaması. O her asırda gönderilmiş gibi daima taze ve dinç olması. Her insana, her devirde hitap eden bir din. Herkesin dünya ve ahretini cennet etmesi yönünden önemlidir.

Müceddit dini değil, dinin mevcut hakikatlerini yeniden isbat ve izah tarzıyla, Müslümanı yeniler. Müslüman yaşadığı asırda İslamiyeti nasıl anlamalı, nasıl yaşamalı, bunu anlatır. MUARIZ Şeytan, DECCAL ve SÜFYANİYET ‘in iddialarını ÇÜRÜTECEK ispatları söyler. Her Hicri asırda bir MÜCEDDİT gönderileceği Hadis’le (Peyganberimizin sözleri ile)bildirilme hakikati ile hareket eder (Ebu DAVUT)

İslâm tarihi şeridine baktığımızda ; Günümüze kadar, 13 Müceddit’in tespit edildiği, bunlardan 5 adedinin, etkileme ve halen kaynak eserler olarak bizleri ilgilendirdiğidir.

 -İmam-ı Şafi                                      (Hicri    150- 204)    (Miladi     767-    819)
 -İmam-ı Gazali                                  (Hicri   450- 505 )    (Miladi     1058-1111)
-Mevlana Celaleddin-i Rumi            (Hicri    604- 672)    (Miladi     1207-1273)
-İmam’ı Rabbani                               (Hicri   971-1033)    (Miladi     1563-1624)
-Bediüzzaman Said Nursi                 (Hicri 1293-1379)    (Miladi     1878-1960)

Bunlardan en yakını İmam’ı Rabbani 450 yıl evvelki İslâm alemine, Müceddit olarak yorumlar getirirken. Geçmiş 1400 yıl içinde görülmeyen ve duyulmayan, Allah (C.C.) İNKÂR’ şeklinde DECCALİYET ve onun uzantısı İslâm Deccal’i, SÜFYAN’ın  1900 yıllarında ve peşi sıra ortaya çıkmasına karşın, İslâm adına cevaplayan BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ’nin, KAHRAMANCA Mücadelesini görmekteyiz. RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI adı altında toplanan, KÜFRÜN VE İNKARCILARI SUSTURAN bu eserler. MARX-ENGELS, DARVİN ve bunların USTAD’ı AZAM’I ŞEYTAN’ı susturan, akıl ve kalpleri İMAN CİHETİNDEN tatmin eden, Selamete ulaştıran, Cemaat ruhunu ortaya çıkartan, YAZILIMLARIN BÜTÜN İNSANLIĞIN, ASRIN İHTİYACI OLAN NURLAR OLARAK ortaya çıktığıdır.



Bu zaman; hem iman ve din için,hem hayat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u amme ve siyaset-i İslâmiye için, gayet ehemmiyetli birer müceddit ister. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nisbeten ikinci ,üçüncü,dördüncü derecede kalıyor.(Kastamonu Lahikası Sh.189) da.Müceddit’in kendi zamanındaki görevini tarif etmektedir.

Devam edecek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder