3 Ocak 2014 Cuma

ECDADIN YADİGARİ SÜLEYMANİYE

TEFEKKÜR         Dursen Özalemdar
 ECDADIN YADİGARİ SÜLEYMANİYE
Bir konuda karar verebilmek için, olayın enine boyuna incelenmesi gerekir.Günümüz insanının değişken aklıyla saglıklı yorum yapabilmesi esasa uyğun düşmemektedir. Son yüzyıldır insan yetiştirme ve eğitim konusundaki değişkenliklerin, Doğu ve batı arasında tezata düşen insanlarımızın doğruyu bulmada güçlük çektikleridir. Yukarıdan telkin edilen batılı fikirler ve dış mihrakların bizi değiştirme hedefleri arasında ki ikilemlik, ak’I kara, kara’yı ak gösterirken, tarihimize ait bilgilerinde çarptılılarak ortaya konduğunu göstermektedir.
Kanuni Sultan Süleyman gibi, Madde ve mana aleminde yol almış mübarek bir zatı, Ateist bir kadının kendi kafasında icat ettiği bir modelle gösterime sunmasındaki yanlışlık veya kastın kabul edilir olmamasıdır.
“Kanuni Sultan Süleyman, İslâm’a hizmet ve gerek hayatında, gerekse vefatından sonra kendine ve nesline  SEVAP kazandıracak bir İBADETHANE –KÜLLİYE  yapmayı aklına koyar. Ancak bunu hangi şehirde ve nerede ve şekli şemali ile ilgili günler,geceler kafa yorar. Muhteşem bir cami, etrafında medreseleri, aşhaneleri, talebe hücreleri, insani ihtiyaçları karşılayacak  müesseseleri ile birlikte tam bir KÜLLİYE olmasını arzu eder. Bu fikir ve ruh hali ile, bir türlü karar veremezken !
ŞEREFLENDİREN RÜYA ;
 bir gece Peyganberimiz HZ. Muhammed (SAV) rüyasına teşerrüf eder ve  Kanuni Sultan Süleymanı elinden tutarak, bu günkü SÜLEYMANİYE camii’nin olduğu yere getirir.  O yer üzerinde adım adım gezerek, Cami’nin buraya yapılacağı, Kıblesinin  yönüne, Mihrabının  yerini, Kubbelerine, Direklerine. Yüksekliğine her bilgiyi  Peyganberimiz anlatır ve izah eder. İçindeki bu ibadethane yapma isteği ve bu KUTLU RÜYA ‘nın sevinçi ile sabah  eden Kanuni Sultan Süleyman, zamanının Mimar Başısı Koca Sinan’I tezden çağırtarak  ve Süleymaniyeye giderek, aynen rüyadaki gibi, o da Sinan’ın eline tutarak yapılacak Cami’nin alanını gezdirir. Caminin nereye yapılacağı, kiblesinin nasıl olacağı, şekli şemali ve minareleri bir bir anlatırken, aklından çıkan bazı ayrıntılar üzerine, Mimar Sinan şuda böyle olacak gibi ilaveler yapınca, Kanuni Hayretle sen bunları nerden biliyorsun ? der. O da”Sultanım siz o gece rüyada PEYGANBERİMİZ  Sallalahu Aleyhi Vesselem ile buraları gezerken bende sizin arkanızda idim” diyerek. İşin içindeki hikmet’I dile getirir. 35.000 metre kare üzerindeki,  cami, içi 6000 dış alanıyla 28.000 kişinin ibadetine hizmet veren, 1557 yılında hizmete açılmış, 457 yıldır ibadet edilmektedir. 4 minarenin İstanbul’un fethinden sonra 4, Padişah olması. 4 Minaredeki  10 şerefenin Osmanlı’nın 10. Padişahı olmasını simgelemektedir.
Onlar hangi ruh ve hal ile tarihe altın sayfalar yazdırdıklarının tek bir örneğini teşkil eden bu vaka, deştursuz ve selamsız insanların yazdıkları senaryolar ile, koca bir tarihi HAREM entrikaları üzerine oturtarak takdim edenlerin, yüklendikleri vebalin ne kadar ağır olduğu,Ölüm denen gerçek karşışında daha dünyada iken YAKILMA isteğinde bulunarak akibetlerini tescil edenlerin de bir ibret   teşkil ettiğinin görünürlüğüdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder