10 Mayıs 2015 Pazar

İSLAM TERBİYESİ

TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar

İSLÂM TERBİYESİ

Hazreti Ömer devrinde, Halifenin takdirine mazhar olmuş Kadı Süreyh. Kendisine müracaat edenlere yalnızca fetva vermekle kalmıyor, İslâmi ve ahlaki terbiyelerden de bahis ederek irşatla bulunuyordu, Bir genç evlenmek istediğini,  öncelikle evleneceği kızın tahsilli olmasını arzu ettiğini , bu konuda kendisine bilgi vermesini ister.

Kadı Şüreyh bu gence, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) nin “Müslüman’ın evi bir nevi Cennettir” dediğini, Müslüman’ın evinin Cennet olabilmesi için, o evdeki hane halkının bilhassa hanımın İslâm terbiyesi almış olması ile mümkün olacağını bildirdikten sonra, başından geçen şu hadiseyi anlatır.

“Gençliğimde, Beni Mahzun ismindeki topluluğun bulundugu Yörük çadırlarının önünden geçerken gördüğüm bir kıza talip oldum. Gerekli münasebetleri yaptırarak düğün yapıldı. Bu arada gönlüme bir pişmanlık hissi geldi. Bu kadın köylü kızıydı. Üstelik tahsili de yoktu. Ben ise tahsil görmüş, İlimle uğraşan birisi idim. Kendimi itham etmeye başladım. Ama, evliliğimizin daha ilk günlerinde bu köylü kızı bana, beni düşüncelerimden utandıracak şu konuşmayı yaptı.”

“Efendi ; Sen ilim ve irfanla meşgul ve meşhur olmuş bir alimsin, şöhret ve makamına münasip bir eş ile yuva kurman beklenirdi. Ben de yaylalarda gezen bir Yörük ağasının kızıydım. Bir Yörük çobanı ile hayatımı birleştirmem gerekirdi. Bunun ikisi de olmadı. Çünkü kader ikimiz hakkındaki hükmünü böyle icra etti. Şu anda bana düşen, seni mes ud edip bu evde senin iraden içinde olmamdır. Şimdi bana benim bilmediğim taraflarını anlat. Sevmediğin yemekleri, sevdiğin şeyleri bir bir söyle. Benim akrabalarımdan ziyaret için gelenlerin kaç günde bir gelmelerini. Senin akrabalarından ise, kimin gelip kimin gelmemesini istediğini. Ta ki gelmelerini istediğine gereken hürmet ve saygıyı göstereyim. İstemediklerine de suratımı asıp, ‘Kendisi evde yoktur’ diye münasip bir ifade ile içeri almayayım. “ Kadı Şüreyh bu anlayış ve ifadeler karşısında kafamdaki aykırı fikirlerden utandım. Dedi.

-Hanım  öyle şeyler söyledin ki eğer bunları tatbik edecek olursan beni bahtiyar edersin. Dedikten sonra ,”Dindar olmayan yakınlarımızdan hiçbirini istemiyorum! Gelmesinler. Dindar olanların içinde ise, senin tarafından olanların sık sık gelmelerini istemem, seyrek gelsinler, fakat şu ve bu yakınlarımızdan olmalarına rağmen gelmesinler. Çok dedik ocudurlar, hemen evimizin havasını değiştirirler.

Kadı Şüreyh bu minval üzere tam bir sene devam ettiklerini, bu tembihler doğrultusunda ev hayatlarında çok mes ud olduklarını ifade ettikten sonra ; Bir gün eve döndüğümde  başı kendisini tanıtmayacak şekilde örtünmüş bir kadının evde olduğunu gördüm. Eşime bu hanımın kim olduğunu sorduğumda, Annem dir deyince elini öptüm. Hürmet ve ikramda bulundum. Kayınvalidem bana; -Oğlum! Nasıl hanımından memnun musun? Diye sordu. Ben de, -Allah senden razı olsun, bu evde yalnız benim iradem hüküm sürmektedir. Şimdiye kadar hoşuma gitmeyen bir şeyle hiç karşılaşmadım. Kızının bir defa olsun BAŞINI AÇTIĞINI, NAMAZINI geçirdiğine şahit olmadım. . . “ dedim. Bu sefer gözünü, gözüme diken, kayınvaldem bana hiç unutmadığım şu pırlanta değerindeki sözleri söyledi.

-Oğlum; kızımdan elbette memnun olacaksın, çünkü ben onu CENNETTE BÜYÜTTÜM. Gerçi biz çadırlarda oturuyorduk ama, o deve yününden yapılmış çadırımız Resurullah’ın haber verdiği gibi Cennet çadırı idi. Orada Allah korkusu, Peygamber sevgisi ve din aşkından başka bir şey yoktu. Çadırımız sanki bir Kur’an dershanesi idi. Biz kızımıza İslâm terbiyesinden başka bir şey öğretmedik. Bir insanın mes’ud olması için İslam terbiyesinin kafi olduğunu inanıyorduk. Allah’a şükürler olsun inancımızın çok yerinde olduğunu şimdi bir daha görerek sevincimiz arttı. Bununla beraber sen hanımının üzerindeki otoriteni muhafaza etmeyi unutma. Şunu iyi bil ki, Kadınlar iki yerde çok şımarırlar, Biri ona olan sevgini yüzüne söylediğinde, diğeri de hayırlı bir çocuk dünyaya getirdiklerin de. “ dedi.

-İşte evladım, benim hayatıma ait bu hikâyeyi sana anlattım. Bir Yörük kızı idi ama, İslâm terbiyesi görmüştü. Aile saadeti ancak İslâm terbiyesi görmüş bir yaşayışlı oluyor. Ben kendimi bu konuda şanslı görüyorum. Evleneceksen öncelikle İslam terbiyesini birinci sıraya koy. Bu konuda Resurullah (S.A.V.) “Sen dindar olanı tercih et ki, evin hayırla dolsun” buyurmuşlardır talimatına uy….



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder