26 Ocak 2016 Salı

NEYİ BİLİYORUZ

TEFÜKKÜR
Dursen Özalemdar

NE’Yİ BİLİYORUZ. .  .


Bir  sinek dahi sizi iyi tanıyor, Siz onu tanıyormuşsunuz?

 İnsanlık tarihi  bu günlere nasıl ki birçok konuda değişim ve gelişimlerle gelmiş ve bunu bir tekamül, ilerleme olarak kabul etmiştir.
Geçmişin iletişimi, dumanla, ayna ışığı, tam tam sesleri, güvercinlerle sağlanırken, bu günkü mikro ve makro  tenknoloji ile ulaştığı boyutların saymakla bitmediğidir. Silah, ulaşım,iletişim,sanayi, uzay araştırmaları ile, Tıbbi gelişmelerin,  geçmişte masallaştırılmış, hayallerin, deli saçması denilen çizimlerin, hayata geçmiş olması,... İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ALEMİN BİZE BAHŞETTİĞİ  GÖRÜNTÜLER ve İLHAMLARLA SONSUZ BİR İLİMLE YÜZLEŞTİĞİMİZDİR.

İlim adamlarının bu sonsuz ilim deryası içinde, bilebildikleriyle Alim ve mucit olurlarken, Bilememe gırdabındaki yığınlarla insanımızın, Kiminin ATEİST, Kiminin MAOİST, Kiminin Leninist, Evrimci, Darvinci,Komunist veya bana neci olarak ortaya çıktığıdır.

Her devrin kendine has hastalıkları olduğu gibi, 19 ve 20 asrın, İnkâriyet üzerine inşa edilmiş Şeytani söylemlerinin, geçmiş insanlık tarihinde nadiren görüldüğüdür. Dinsizlik ve Allah'ı inkâr diye bir konunun görülmediği kadim tarihe rağmen, 1400 yıl evvel haber verilen, DECCALİYET söylemlerinin, KÖMÜNİZM 'in temel fikir yapısını teşkil etmiştir. 1917  Rusya Bolşevik ihtilalı denilen olayla, geçmişini ters yüz edip, Dinsizliği din edinerek, ortaya çıkarlarken, Zamanların ötesinden beklenen olay zuhur ediyordu. ALLAH diye bir şey yoktur esasına dayalı GADDAR bir OTORİTE, 20 milyon kendi insanını KATLEDİYOR, her türlü Şeytani ahlaksızlığı  zorlayarak yaşatan  bir sistem ortaya çıkartıyordu. 

Bu değişimin, İslâm devletlerindeki yansıması, SÜFYANİYET olarak ortaya çıkmıştır. "Zekaveten ve Siyaseten mahir bir kişi, Müslümanların yardımı ile İktidarı ele geçirecek, Kendi otoritesini tesis ettikten sonra, DECCALİYETE hizmet edecek" hadisi, zaman'ı  tespit etmiştir.  Olayların ne derece manidar ve aktörlerinin de portresini çiziyordu !

Bu konumda; geçmişe göre, teknik ve teknoloji hızla değişmiş. İnanç sisteminde ki söylemlerde farklılaşmıştır. Allah'ın varlığı ve yokluğu konusunda kafa yoran nice insanın ve bilim adamı denilen insanların varlığı, Dini yönden konumuzun, bu söylemlere cevap teşkil edecek biçimde olmasını gerektirmiştir.
Yıllarca “Din metafizik bir olaydır, Fiziken ispat edilemez” sözü ile, gerçeklerden kaçan OKUMUŞ CAHİL insanların kendilerini ve etrafındakileri bu tez ile kandırmaları elbette gereken cevabın verilmesi İLAHİ TAKDİRİN tecellisi olacaktı.  

Yok diyene, Var diyerek ispat etmek, görmüyorum diyenin göz perdelerini açmak, Şeytani  telkinlerin, akılları igfalatına set çekmek, ancak yaratanın yarattıkları ile anlatılmasını gerektirmektedir. Mucize arayanlar, her şeyi ile mucize olan, var olanların ilmi ,hikmetlerini bilinebilen nisbetinde anlatarak, akılları ikna, kalbleri tatmin ederek, Tecdidi İMAN'ın sağlanması zaruretini ortaya çıkarmıştır. Bir sivri sineği inceleme zahmetinde bulunabilen insanların, nasıl bir harika sistemin içinde olduklarını elbette göreceklerdir.

Allah'ın kendi mührünü vurarak, sıra dışı bazi delilleri bize sunması, Maşaallah dememizi gerektirmektedir.
 En önemli organımız KALP üzerindeki ALLAH’ isminin her insan da yazılı olması gerçeğine rağmen, İnkarcıların bunu söküp atamadıkları dır. Aklım var deyip te gösteremeyen nice insan’ın Ruh’un varlığına rağmen, Şeytani bir ruhla ortalıklarda görünürlükleridir.. .
Mevlana Hazretlerinin,”Allah’ı bilmeye ne hacet küre’i alem ile, İspatına yetiyor yarattığı bir zerre bile” deyişi, elbette ki ZERRE’yi görüp bilen bir akla ve ilme işaret etmektedir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder