11 Mayıs 2013 Cumartesi

İLK GÜNAHLAR

TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar

İLK GÜNAHLAR

Hz.Adem (A.S.) mın Cennetten eşi ile birlikte çıkarılışı ve Dünya hayatına gönderilmeleri ile başlayan İnsanın hayat serüveni çok ilginçtir.

Hz.Âdem aleyhisselam ile Hz.Havva Validemizin buluştuğu kutsal belde Mekke insanın ilk yurdu olmuştur. Hz Havva validemiz bir batında birden fazla çocuk doğuruyor, insan nesli çoğalıyordu. Allah (C.C.) nın ŞERİAT olarak koyduğu kurallardan biri de aynı batında doğan çocukların birbiri ile EVLENMEMESİ idi. CİBRİL’i emin Cennet bitkilerinin tohumlarından getirip, Dünyadaki  bitki nesli genişletilirken, İnsanlar la ÜNSİYET içinde olan HAYVANLAR’ la birlikte yaşama sürüyordu. Hz.Âdem’in çocuklarının bir kısmı Ziraat bir kısmı da Hayvancılıkla meşgul oluyordu.

Cenab’ı Hak’kın 10 sahife olarak Hz.Âdem (A.S.) indirdiği İLAH’İ EMİRLER o günkü İnsanlığın çekirdek ailesinin ŞERİATI oluyor ve Hz.Âdem (a.s.) çocuklarına bu hükümleri teblig ediyor, buna göre ibadet ediyordu.

Âdem aleyhisselamın evlatlarından Hâbil ile Kâbil, evlilik çağına gelmişti. Şeriat hükmünce Kâbil ile birlikte doğan İKLİMYA adlı kızı, HABİL ile evlenmesi isteniyordu. KABİL babasına itiraz etti. İklimya çok güzel bir kızdı. Kabil Şeriata aykırı olarak ikiz kardeşinin kendisi ile evlendirilmesini istiyor ve ben İklimya ile evlenmeye daha layigim diyordu.

Bu durumda, Kâbil, Âdem aleyhisselamın şeriatında evlenmesi haram olan bir evlilik yapmak isteyerek, hem Allah’ü Teâlâ’ya ve babası Âdem aleyhisselama isyan etmiş oluyordu.

Bu durum insanın yeryüzündeki ilk isyanı, evladın babasına karşı ilk başkaldırışı oluyordu.

Bunun üzerine Âdem aleyhisselam, iki kardeşin, Allah’u Teala’ya birer kurban takdim etmelerini istedi, Böylece hangisinin kurbanı kabul edilirse Allah indinde onun isteğinin hayırlı olduğu, haklı olduğu belli olacaktı. Bunun içinde ellerinde bulundurdukları maldan, Allah Teâlâ’ya kurban takdim edilir usulu Hz.Âdem’e öğretilmişti. O kurban ıssız bir yere, bir dağ başına bırakılır. Gökten bir ateş (ışık) gelerek yok ettiği kurban KABUL edilen olurdu.

Hâbil davarcılıkla, Kâbil ise ziraatle meşgul oluyordu. Hâbil koyunlarının arasından çok semiz bir KOÇ (Bu koç asırlar sonra,Hz.İsmail'e gökten gelen KOÇ,Kurban olacaktır.) seçip belirlenen yere götürdü.  Kâbil’de

ambarındaki yerlere saçılmış buğdaylardan bir demet yaparak aynı yere bıraktı. Bir müddet sonra kurban yerine gidip baktıklarında Hâbil’in
KOÇ’unun kabul edildiğini, Kâbil’in bıraktığı buğday demetinin yerli yerinde durduğunu görerek, kabul edilmediğini gördüler.

Bu durumu gören Kâbil, Kardeşi Hâbil’i kıskandı ve Hâbil’e seni mutlaka öldüreceğim tehdidinde bulundu. Hâbil kardeşi Kâbil’e yapmayı düşündüğü bu işin çok kötü bir şey olduğunu söyledi. O sırada Hâbil 21 yaşında ve Kâbil’den çok daha güçlü ve kuvvetli idi.

Ravilerin, bu olayın Mekke’nin SEVR dağında cereyan ettiğini, Hâbil uyumakta iken, Kâbil’in bir taşla Hâbil’in kafasına vurup öldürdüğünü rivayet etmektedir. Kâbil, Hâbil’i öldürünce şaşırıp kaldı. Büyük bir pişmanlık duydu, Fakat olan olmuştu. O zamana kadar Adem aleyhisselamın evladlarından hiç kimse ölmemişti. Şaşkınlık içinde bakınırken, bir KARGANIN yeri eşelediğini ve oraya bir şey gömdüğünü gördü ve o da karganın yaptığı gibi yapıp, yeri kazdı ve kardeşi Hâbil’i kazdığı yere  koyarak üzerini toprakla örttü.

Cinayetin işlendiği zaman. Adem aleyhisselam, Mekke’yi Mükerreme’de idi. Yer sarsıntıları başlamış, her taraf toz ve dumana bürünmüş, yer gök birbirine karışmıştı. Birçok meyvemin tadları ekşimiş, sular tuzlanmış, yeryüzünde büyük değişiklikler olmuştu.İnsanlarla  Ünsiyet içinde olan hayvanlar, İnsanlardan uzaklaşmış, kimi ormanlara, kimi meralara koşuşmuşlardı.

Âdem aleyhisselam “Yer yüzünde muhakkak bir kötülük yapıldı” derken, Kâbil’in Hâbil’i öldürdüğü haberini aldı. Hep birlikte etrafı araştırarak Hâbil’in kabrini buldular, Adem (a.s.) ve Havva validemiz ve diğer çocukları günlerce mezarın başında ağlaştılar.

Bu arada Kâbil, İklimya isimli aynı batında doğan, evlenmek istediği  kardeşini de yanına alarak Yemen’in Aden bölgesine kaçtı. İBLİS; “Öldürdüğün kardeşin Hâbil  ateşe taptığı için ateş onun kurbanını aldı, eğer sende ateşe taparsan maksadına ulaşırsın” diyerek Kâbil'i aldatmaya devam etti . Bunun üzerine Kâbil’ bir ateş evi inşa ederek, ilk ATEŞE TAPAN kimse oldu. Şeytan insanları aldatmak için elindeki bütün İFSAT malzemelerini bunlar üzerinde kullanmıştı. İçki yapımını öğretmiş, her türlü ahlaksızlığı telkin ve tavsiye ederek, o günden bu yana uzanan bir GÜNAH zincirinin ilk halkaları atılmıştı. 

Onlar Ye’cüc ve Me’cüc kavminin babasıdır ki, onlar en kötü babadan doğan en şerli bir zürriyetti. Kâbil’in çocukları. KLÂRNET-NEY-DAVUL-ZURNA-TANBUR gibi eğlence aletleri edinerek, ŞARKI-TÜRKÜYE- İÇKİ İÇMEYE – ATEŞE TAPMAYA- ZİNA ve FUHŞU kendil kendilerine hayat tarzı edinen bir nesil olarak ortaya çıkıyordu.

Konuyla ilgili Kur'an-ı Kerim Maide Suresi 27-31 ayetleri ;

"Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku; Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurban kabul edilmeyen Kâbil haset ederek) Andolsun seni öldüreceğim dedi. Diğeri (Habil) Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder, dedi. Andolsun ki sen,öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana öldürmek için el uzatacak değilim. Ben âlemlerin Rabb'ı olan Allah'tan korkarım.

Ben istiyorum ki sen,hem benim günahımı, hem de kendi günahını  yüklenip ateşe atılacaklardan olasın. Zalimlerin cezası iste budur. dedi.
Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.

Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Kâbil) Yazık bana! Şu karga gibi olup ta kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum,dedi ve yaptığına nedâmet edenlerden oldu."

O günden bu güne ve kıyamete kadar uzanacak GÜNAH zincirinin halkalarına bir yenileri eklenerek, CEHENNEM taifesi SOLDA'ki yerlerini alırken, Allah (C.C.) emirlerine uyan SAĞDAKİLER'e ve MUTTAKİLER'e CENNET' makamları müjdeleniyor du.  






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder