14 Nisan 2013 Pazar

KEŞKE


TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar                                                            

KEŞKE

İnsan hayatında, zaman zaman edindiğimiz tecrübeler, önümüze çıkan örneklerde, hemen her insanın birçok konuda, KEŞKE kelimesini kullandığı hakikatidir.

İnsan’ i zaaflarımızın zaman şeridinde bizleri yüzleştirdiği gerçekler karşısında “KEŞKE” veya  “ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI “ ikrarının doğru aklın bir tespiti olduğudur.

Okullarımızda, Matematik, Fizik, Kimya, Resim, Müzik, Cografya vs. diğer ilimler kadar, İnsan’ı tanımlayan İLİMLERİN, derslerin MÜFREDATLARDA yer almaması, Genellemeye baktığımız zaman, Hayatları KEŞKE’ lerle dolu bir İNSANLIĞIN bu günkü mevcudiyetidir.

Dünya menfaatleri ve nimetleri bakımından, maddi refah içinde olup, mutluluğu bulamamış, BUNALIMLI insanların. Maddi refah ve zenginliğin şımarttığı maddeci insan tiplerinin, Dindarından, Dindarsızına hangi TARZDA İFRAT’ a düşmüş oldukları, Ortaya çıkan, çağın Şato’ları, Sarayları, Keşhaneleri ve Malik haneleri ve vasıtaları ile ortadadır.

Ekmek parasına muhtaç insanların olduğu, ülkemiz ve ülkelerdeki insanlara rağmen, Milyonların hesabını yapmayan İnsanların, har vurup harman savurmaları, Elbette ki bir yerde yine, KEŞKE ifadesini kullanacaklarının göstergesidir.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in HUD Suresi 15.-16.Ayetleri ;
KİM BU DÜNYA HAYATINI ve ONUN ÇEKİCİLİĞİNİ İSTERSE, ONLARA DÜNYADA YAPTIKLARININ KARŞILIĞINI TAM OLARAK VERİRİZ. ONLAR ORADA HİÇ BİR ZARARA UĞRAMAZLAR.

İŞTE BUNLAR AHİRETTE KENDİLERİ İÇİN, ATEŞTEN BAŞKA HİÇ BİR ŞEYLERİ OLMAYAN KİMSELERDİR. YAPTIKLARI ŞEYLER ORADA BOŞA GİTMİŞTİR. ZATEN İŞLEDİKLERİ ŞEYLER DE BATILDIR.


 Beyan’ı İLAHİSİ’nin muhataplarının da KEŞKE demeye mecbur olacakları ve  “Ya Rab, bizi hayata geri döndür, bütün ömrümüzü sana ibadet ve emirlerini yaşamakla ihya edelim” yalvarışında olacakları bildirilmektedir. Ama ne çare ki, geri dönüşün İMKANSIZLIĞIDIR. 

وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
Ve lev terâ izil mucrimûne nâkısû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebsarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn(mûkinûne).
Ve keşke mücrimleri, Rab'lerinin huzurunda başlarını eğerek: "Rabbimiz, biz gördük ve işittik. (Bundan sonra) bizi (dünyaya) geri döndür, salih amel yapalım. Muhakkak ki biz, mukinun (yakîn hasıl edenler) olduk." (derken) görseydin. (Secde Suresi 12 Ayet.)

FÂTIR 37. Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.
FÂTIR 35/37. Orada; "Rabbimiz! Bizi çıkar; yaptığımızdan başka, yararlı iş işleyelim" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mi? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder