10 Şubat 2013 Pazar

Hz.MUSA öi HAYVANLARIN LİSANI

TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar
 Hz.MUSA ve HAYVANLARIN LİSANI

Hz. Musa’ya genç bir adam dedi ki; “Hayvanların dillerini öğrenmek istiyorum. Bu suretle kurdun, kuşun sözlerini duyayım da dinime ait işlerde ibret sahibi olayım. Çünkü Ademoğlullarının bütün sözler, suya,ekmeğe, şana, şerefe , gösterişe ait, Belki hayvanların başka bir dertleri, bu dünyadan göçme zamanında bizim bilmediğimiz başka kurtuluş tedbirleri vardır. “
Hz. Musa , “Hadi efendi, vazgeç bu hevesten, bunun önünde sonunda, pek çok tehlikeler vardır. İbret almayı ve  uyanmayı Allah’tan dile, kitaptan, sözden, harften, dudaktan değil “ dedi.
Adam Hz. Musa men ettikçe daha da istekli oldu, arzusunun üstüne iyice düştü. Adam dedi ki; “Ey Musa! Senin nurun dünyada parlayınca her şey kadrini, kıymetini senin sayende buldu, Ey cömert er, beni bu muradımdan mahrum etmek lütfüne uygun düşmez. Bu zamanda Hakk’ın vekili sensin. Eğer muradıma engel olursan, beni ümitsizliğe düşürmüş olursun.
Hz. Musa, “Ya Rabbi! Taşlanmış şeytan, galiba bu saf adamı kandırıp etkisi altına almış, istediğini öğretsem ona zararı dokunacak, öğretmesem gönlü kötü zanda bulunacak” dedi.
Cenab-ı Hak buyurdu ki, “Ey Musa! Öğret, çünkü biz  lütuf ve keremimizden, hiçbir duayı asla reddetmeyiz.
Hz. Musa dedi ki. “Ya Rabbi! Sonra pişman olacak, elini dişleyecek, elbiselerini yırtacak.
Cenabı-ı Hak, Hz. MUSA! Sen onun istediğini ver, irade ve ihtiyar (tercihte bulunuş) elini aç da dilediğini yapsın, Hesap vakti sevap da, ihtiyari olarak yapılan işe verilir. Azap da, Adamın eline kılıcı ver, onu acizlikten kurtar, kudret sahibi yap da ya gazi olsun, yahut yol kesici eşkıya.
Hz. Musa. Tekrar o adama şefkatle öğüt vererek dedi ki; İstediğin şey seni mahcup eder, yüzünü  sarartır, gel bu sevdadan vazgeç, Allah’tan kork, Şeytan seni aldatmış, o sana ders vermiş.
Adam dedi ki ; “Bari hiç olmazsa, kapı dibinde yatıp duran ev bekçiliği yapan köpek ile kümes hayvanlarının, tavuğun dillerini öğret.
Hz. Musa dedi ki; “Tamam, peki, Allah’ın lütfü erişti, bu ikisinin dillerini anlayacaksın, Artık yürü git “ dedi.
Adam sabah vakti,”bakalım sahiden dillerini öğrendim mi, anlayacak mıyım” diye tecrübe için kapının eşiğinde beklemekteydi, Hizmetçi kadın, sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek yere düştü. O ekmek parçasını hemencecik bir horoz kapıverdi.
Köpek ona dedi ki,” Sen bize zulmettin, Buğday tanesi de yiyebilirsin, Halbuki ben yiyemem, Ey neşeli, neşeli öten horoz, Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da,  darı,  mısır gibi başka şeyler de, halbuki ben bunları yiyemem. Böyle olduğu halde,. Bizim kısmetimiz olan şu bir parçacık ekmeği bile kapıyorsun”
Bu sözü duyan horoz dedi ki” Merak etme, Allah buna karşılık sana başka şeyler verir,  Bu ev sahibinin atı sakatlanacak, yarın sabah adamakıllı doyacaksın, kederlenme, atın ölümü köpeklere bir bayram olacak.
Ev sahibi adam bu sözleri duyunca koşuşturdu derhal atı sattı, Horozun dediği çıkmayınca, horoz köpeğe karşı mahcup oldu.
Ertesi gün horoz yine ekmeği kapınca, köpek “Ey düzenbaz horoz, bu ne kadar yalan, hem zalim hem de soğuk yürekli bir yalancısın, hani at sakatlanacak demiştin, ne oldu? Sen doğru söylemekten mahrum bir müneccimsin!”
İşten haberdar olan horoz, köpeğe dedi ki “O atı sattı, At orada sakatlandı, sahibimiz uğrayacağı zararı alana yükledi, Fakat yarın katırı sakatlanacak o nimet köpeklere nasip olacak”.
O bencil adam, hemencecik katırı da sattı. Zarardan kurtuldu.
Üçüncü gün, köpek horoza dedi ki, “Ey yalancıların beyi olduğu davulla dümbelekle ilan edilen, hani nerede vaadin.  Horoz dedi ki, O alel acele katırı da sattı. Fakat yarın kölesi ölecek, ölünce de akrabaları yoksullara, köpeklere etmekler dağıtılacak.
Adam bunu duyunca köleyi satıp zarardan kurtuldu. Neşesinden yüzü parladı, “Alemde üç zarardan da kurtuldum. Kümes hayvanlarıyla, köpeklerin dillerini öğrendiğimden beri kötü takdirlerden kendimi kurtardım.” diye şükürler etmekteydi.
Ekmekten mahrum kalan köpek, ertesi gün dedi ki; “Ey boşuna atıp uran, densiz ve yalancı horoz! Yalanın düzenin ne zamana kadar sürecek, sen yalandan başka söz söylemez misin ?”.
Horoz dedi ki ; “Haşa! Ne ben yalan söylerim, ne benim cinsimden olan öbür horozlar. Biz yalandan uzağız, arımmışız. Biz horozlar, müezzinler gibi doğru söyler, güneşi gözetler, vaktin gelmesini bekler dururuz! Üstümüze leğen kapatsalar bile, yine de onun altında güneşin bekçisiyiz, yani güneşin nerede olduğunu ve vakti anlarız. Veliler de güneşin bekçileridir. İnsanlar içinde Hakk’ın sırlarına onlar vakıftır. Allah bizi, namaz vaktini bildirmek üzere Âdemoğluna hediye etmiştir. İçimizden bir yanılır vakitsiz öterse, o ötüsü ölümüne sebep olur.
 O köle müşterisinin yanında öldü ve müşteri iki kat zarara girdi. O adam malını kaçırdı ama iyi bil ki KENDİ KANINA girdi. Bazen bir zarara uğramak daha büyük zararları defeder. Bizim bedenlerimiz,      mallarımız, canlarımıza fedadır. Canımıza gelecek bela, bedenimize, malımıza gelir. Gazaba uğradın mı padişahlara malını verir, başını kurtarırsın. Fakat iş bilmez, cahil misin ki, kazaya karşı Padişahtan(Allah’tan) malını kaçırmaya kalkışırsın. Fakat şimdi de yarınki gün ev sahibinin kendisi ÖLECEK. Mirasına konan, feryad ve figan ederek bir öküz kesecek, böylece yarın, adam ölünce sana epey yemek düşecek. Köy de halk ta, ileri gelenler de çeşitli yemekler yiyecekler, Yoksullara, köpeklere ekmekler dağıtılacak, Atın, katırın ve kölenin ölümü, bu ham mağrur adama gelecek kazaya engel olacaktı. Fakat o, malının ziyan olmasından ve bu yüzen derde düşmekten kaçtı. Malını çoğalttı, ama kendi kanına girdi.
O habis adam, bunları duyunca ateşlenip kosa kosa Musa Kelimullah’ın  kapısına dayandı. Korkudan kapısının toprağına yüz sürmekle, “Ey Kelîm! İmdadıma yetiş” demekteydi.
Hz. Musa dedi ki; “Yürü yüzünü yerlere döşe de kurtul, madem ki usta oldun, kuyudan sıçra da çık ! Hadi, Müslümanları zarara sok, keseni, dağarcığını iki kat doldur. Ben, sana aynada görünen bu kaza ve kaderi, evvelce kerpiçte görmüştüm. (vaki olmadan müşahade etmiştim). Akıllı kişi, bir şeyin sonunu evvelden görür, cahil kişi ise ancak sonunda ve zuhurunda görür.”
Adam tekrar feryat edip dedi ki,”Ey iyi ahlaklı, lütfet! Yaptıklarımı başıma kakma, yüzüne vurma. Ben iyiliğe layik bir adam değilim. Ancak öyle hareket edebilirdim, ettim de. Sen benim liyakatsizliğine iyi bir karşılık ver, lütfen.”
Tam bu sırada adamın hali değişti, midesi bulandı, istifrağ edecek diye leğen getirdiler. Bu yemekten meydana gelen bulantı değildi. Ölüm alametiydi. Ey ham ve bedbaht kimse! Bu yemekten meydana gelen mide bulantısı değil, ölüm alametidir. Kusmanın sana ne faydası var. Dört kişi alıp onu evine götürdüler. Adamcağızın ayakları birbirine dolanıyordu.
Zamanın Musa’sının nasihatini dinlemez, küstahlık edersin, böyle yapmakla da kendini çelikten bir kılıca vurmuş olursun. Kılıç senin canını alır. Kesmekten haya etmez. Birader bu halin senin layiğindir.
Hz. Musa, o seher vakti duaya başladı;
“Ya Rabbi! Sen onun imanını alma. Padişahlıkta bulun, büyüklüğünü göster ve günahlarını bağışla, O yanıldı, budalalık etti. Haddini bilemedi de fazla ileri gitti. Ona, ‘Bu bilgi senin harcın değil! Dedim, ama sözümü anlamadı. Başımdan savıyordum sandı. Gayb  sırlarını öğrenmek, söylemekten dudağını dikmeye (yani sukut etmeye) muktedir olabilene yaraşır.  Deryaya layik olan su kuşudur. O da suda yaşıyan kuş olmadığı halde, denize atıldı, boğuluyor. Ey kullarını seven Rabbim! Onun eline tut.
Cenab-ı Hak buyurdu ki “Peki. Ona imanını bağışladım. Hatta dilersen şimdi dirilteyim de, Değil yalnız onu, hatırın için bütün ölüp gömülmüş olanları dirilteyim.”
Hz. Musa dedi ki; Ya Rabbi! Bu dünya, ölümlü dünyadır. Sen onu aydınlık ve baki olan alemde, ahret aleminde dirilt, Bu fani dünya, hakiki varlık dünyası değildir.Sonunda yine ölecek değil mi. Geçici olarak dirilmekte fayda yoktur. Ya Rabbi!  Sen şimdi onlara gözlerden gizli olan “Ledeynâ muhdarûn (katımızda hazır bulanacaklar) yurdunda rahmet saç.
Ey insan! Cisim ve mal ziyanı, ruh için fayda olur. Ruhu vebal den kurtarır, O halde sen de riyazete, canla, başla müşteri ol. Çünkü bedenini riyazete verdin mi, canını kurtarmış olursun. Ey bahtı yaver kişi! Riyazet sana ihtiyarın dışında gelirse , Secdeye kapan. Şükrederek sadaka ver. Mademki Allah (c.c) o riyazet isteğini verdi,  şükürler et. O sana kendiliğinden gelmedi. Allah (c.c.) seni “KÜN” (OL)  emriyle riyazete çekti.
Mevlana (HZ.) , nin Mesnevi 3. cildinden naklettiğim  bu hikayenin, Mevlana haftasında anmaya vesile olması dileğiyle,
ANLAT HİKAYE DERMAN OLSUN !                                                                                                 ANLAT CANLARA MERHEM OLSUN !” beytiyle bitirirken, Hoşça kalın diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder